Gıda biyo alanı
 

Tüm canlılar gibi yemeğimizin de bir biyolojik alanı olduğu ortaya çıktı. Biyoalan, genellikle "aura" veya "ruh" olarak adlandırılan görünmez bir yapı veya enerjidir. İnsan vücudu bu enerjiyi yiyeceklerden alır. Bu enerjinin küçük bir kısmının bile bir kişinin canlılığını destekleyebildiğine dikkat edilmelidir. Biofield'ın birçok tonu vardır. Bugün, auranızı çok yüksek olmayan bir fiyata tanımlayıp teşhis edebileceğiniz zaman, bunun hakkında konuşmak özellikle moda. İlginçtir ki, yemeğimizin aurası da aynı değildir. Bazı ürünler güçlü bir biyolojik alana sahipken, diğerlerinde hiç yoktur. Bildiğiniz gibi canlıların biyolojik alanları yok olur olmaz hemen cansızlaşıyorlar, aynısı bizim yemeklerimizde de oluyor. Besinlerimizin biyolojik alanını belirlemek için öncelikle besinlerimizin doğa tarafından enerji ile donatıldığı gerçeğine dikkat etmek gerekir. Bitkiler meyvelerine ruh verirler. Ama sadece meyveyi toplamanız gerekiyor ve biyoenerjisi yavaş yavaş azalmaya başlıyor. Tüm bitkiler farklı bir enerji tükenme oranına sahiptir. Örneğin, bir domatesin biyolojik alanı, bir elmanın biyolojik alanından daha hızlı azalır. Bunu pratikte kendimiz görebiliriz, elmalar bir yıl içinde domateslerden çok daha uzun süre saklanır. Haşlanmış yiyeceklerin biyolojik alanını kaybettiği açıktır, ancak yine de kısmen korunur. Bu tür yiyecekler sadece bir gün içinde tüketilebilirken, ham haliyle yiyecekleri birkaç kat daha uzun süre saklayabiliriz. Pişmiş yemek ateşten alınır alınmaz biyolojik alan büyük bir hızla kaybolmaya başlar, bu nedenle pişmiş yemeklerin hemen veya pişirildikten sonraki ilk saatlerde tüketilmesi şiddetle tavsiye edilir. Soğuk bu süreci biraz yavaşlatır. Pişmiş gıdaların kalori içeriği değişmeden kalabilmesine rağmen, gıda her işlendiğinde biyoenerji miktarı giderek daha fazla kaybolur. Yiyeceklerin sadece vücudumuzun fiziksel durumunu değil, aynı zamanda zihinsel durumunu da etkilediğini unutmayın. Sinirlilik, ilgisizlik, saldırganlık, sağlıksız yiyeceklere olan bağımlılıktan kaynaklanır. Modern dünyaya bakarsanız, nüfusun çoğunluğunun yemek kültüne sahip olduğunu fark edeceksiniz. Kafeler, lokantalar, restoranlar insanların uğraştığı yerlerdir. Hızla gelişen ekonomi, sanayi, savaşlar, tüm bunlar çevre kirliliğine, ekosistemlerin yok olmasına, flora ve faunanın yok olmasına neden oluyor. Ve tüm bunların kalbinde, yemekle ısınan insanların arzuları var. Bu nedenle, kulağa ne kadar basmakalıp gelse de, tüm sıkıntılarımızın nedeni tabağımızdadır.

    

Yorum bırak