«Rahatlama!» veya Neden endişelenmeyi tercih ediyoruz?

Paradoksal olarak, kaygıya yatkın insanlar bazen inatla rahatlamayı reddederler. Bu garip davranışın nedeni, büyük olasılıkla, kötü bir şey olursa büyük bir endişe dalgalanmasından kaçınmaya çalışıyor olmalarıdır.

Rahatlamanın hem ruh hem de beden için iyi ve hoş olduğunu hepimiz biliyoruz. Burada tam olarak yanlış olan ne olabilir? Daha da garip olanı, gevşemeye direnen ve olağan kaygı düzeylerini koruyan insanların davranışlarıdır. Yakın tarihli bir deneyde, Pennsylvania Eyalet Üniversitesi'ndeki araştırmacılar, olumsuz duygulara daha yatkın olan katılımcıların - örneğin çabucak korkanların - gevşeme egzersizleri yaparken kaygı yaşama olasılıklarının daha yüksek olduğunu buldular. Onları sakinleştirmesi gereken şey aslında rahatsız ediciydi.

Newman, "Bu insanlar kaygıda önemli bir artıştan kaçınmak için endişelenmeye devam edebilirler" diye açıklıyor. “Ama gerçekten, yine de kendinize bu deneyimi yaşatmaya değer. Bunu ne kadar sık ​​yaparsanız, endişelenecek bir şey olmadığını o kadar çok anlarsınız. Farkındalık eğitimi ve diğer uygulamalar, insanların gerilimden kurtulmasına ve anda kalmasına yardımcı olabilir.”

Doktora öğrencisi ve proje katılımcısı Hanju Kim, çalışmanın aynı zamanda, aslında refahı iyileştirmek için tasarlanmış gevşeme tedavilerinin neden bazıları için daha fazla endişeye neden olabileceğine ışık tuttuğunu söylüyor. "Anksiyete bozukluklarından muzdarip olan ve diğerlerinden daha fazla rahatlamaya ihtiyaç duyanların başına gelen budur. Çalışmamızın sonuçlarının bu tür insanlara yardımcı olabileceğini umuyoruz.”

Newman, araştırmacıların 1980'lerden beri gevşeme kaynaklı kaygıyı bildiklerini, ancak fenomenin nedeninin bilinmediğini söylüyor. 2011 yılında kontrasttan kaçınma teorisi üzerinde çalışan bilim adamı, bu iki kavramın bağlantılı olabileceğini düşündü. Teorisinin kalbinde, insanların bilerek endişelenebilecekleri fikri vardır: Kötü bir şey olursa katlanmak zorunda kalacakları hayal kırıklığından bu şekilde kaçınmaya çalışırlar.

Gerçekten yardımcı olmuyor, sadece kişiyi daha da mutsuz ediyor. Ancak endişelendiğimiz şeylerin çoğu gerçekleşmediği için, zihniyet sabitlenir: "Endişelendim ve olmadı, bu yüzden endişelenmeye devam etmem gerekiyor."

Yaygın anksiyete bozukluğu olan kişiler, ani duygu patlamalarına karşı hassastır.

Yakın tarihli bir araştırmaya katılmak için araştırmacılar 96 öğrenciyi davet etti: 32'si yaygın anksiyete bozukluğu, 34'ü majör depresif bozukluk ve 30'u bozukluğu olmayan kişi. Araştırmacılar önce katılımcılardan gevşeme egzersizleri yapmalarını istedi ve ardından korku ya da üzüntüye neden olabilecek videolar gösterdi.

Denekler daha sonra kendi duygusal durumlarındaki değişikliklere olan duyarlılıklarını ölçmek için bir dizi soruyu yanıtladılar. Örneğin, bazı insanlar için rahatlamadan hemen sonra videoyu izlemek rahatsızlığa neden olurken, diğerleri seansın olumsuz duygularla başa çıkmalarına yardımcı olduğunu hissetti.

İkinci aşamada, deneyin organizatörleri bir kez daha katılımcılara bir dizi gevşeme egzersizi uyguladılar ve daha sonra onlardan kaygıyı ölçmek için bir anket doldurmalarını istediler.

Verileri analiz ettikten sonra, araştırmacılar, yaygın anksiyete bozukluğu olan kişilerin, rahattan korkmuş veya stresli hale geçiş gibi ani duygusal patlamalara karşı daha duyarlı olduklarını buldular. Ayrıca bu duyarlılık, deneklerin gevşeme seansları sırasında yaşadıkları kaygı duygularıyla da ilişkilendirilmiştir. Oranlar, majör depresif bozukluğu olan kişilerde benzerdi, ancak onların durumunda etki o kadar belirgin değildi.

Hanju Kim, çalışmanın sonuçlarının, profesyonellerin kaygı bozukluklarından mustarip kişilerle birlikte çalışarak kaygı düzeylerini düşürmelerine yardımcı olabileceğini umuyor. Sonuç olarak, bilim adamlarının araştırmaları, ruhun çalışmasını daha iyi anlamayı, insanlara yardım etmenin ve yaşam kalitelerini iyileştirmenin daha etkili yollarını bulmayı amaçlıyor.

Yorum bırak