Nöroleptik malign sendrom

Nöroleptik malign sendrom

Bu ne ?

Nöroleptik malign sendrom, nörolojik düzeyde bir hastalık ile karakterize bir patolojidir. Bu sendrom genellikle nöroleptikler veya antipsikotikler gibi ilaçları alırken yan etkilerin sonucudur. (2)

Bu sendrom, kendine özgü durumla, yani her bireyin varoluş biçimiyle, tepkileriyle ve çevresiyle olan davranışlarıyla bağlantılıdır.

Bu patoloji yüksek ateş, terleme, kan basıncında dengesizlik, kas sertliği ve otomatizmlerde fonksiyon bozukluklarına yol açar.


Vakaların çoğunda, ilk belirtiler, nöroleptikler veya antipsikotiklerle iki haftalık tedaviden sonra ortaya çıkar. Bununla birlikte, hastalıkla ilişkili semptomlar, ilacın alındığı süre boyunca ortaya çıkabilir.

Anti-Parkinson ilaçları ile kesintili tedaviyi takiben nöroleptik malign sendrom vakaları da gündeme gelmiştir. (2)


Nöroleptikler veya antipsikotikler almanın neden olduğu nöroleptik malign sendromun hızlı teşhisi, ilişkili sonuçların azaltılmasını mümkün kılar.

Nöroleptik malign sendrom, nöroleptik veya antipsikotik tedavi gören 1 hastada yaklaşık 2 ila 10 vakayı etkiler. Bu yaygınlık, her yaştan erkekler için hafif bir baskınlıkla hem erkekleri hem de kadınları ilgilendirmektedir. (000)

Belirtileri

Nöroleptik malign sendrom, aşağıdakiler gibi çeşitli klinik özelliklerle ilişkilidir: (1)

  • pireksi: yoğun ateş veya kalıcı ateşli durum varlığı;
  • kas hipertonisi: kaslarda artan ton;
  • zihinsel durumlardaki değişiklikler;
  • hemodinamik deregülasyon (kan dolaşımında deregülasyon)


Nöroleptik malign sendroma özgü bir özellik, reflekslerin yokluğuyla ilişkili önemli kas sertliğinin varlığıdır: “kurşun-boru” sertliği. (1)


Bu patoloji türünde de vital bulgular açısından özellikler gözlemlenebilir: (4)

  • hipertansiyon;
  • taşikardi (hızlı kalp atışı);
  • takipne (hızlı nefes alma);
  • yoğun ateşin varlığından kaynaklanan hipertermi (> 40 °);
  • hipersalivasyon;
  • asidoz (7.38 ile 7.42 arasında olan normal değerinden daha düşük bir kan pH'sı ile kanın asitlenmesi);
  • inkontinans.

Biyolojik parametrelerdeki değişiklikler de bu hastalık türünde görülür: (4)

  • daha yüksek düzeyde serum fosfokinazları ve transaminazları;
  • rabdomiyoliz (çizgili kaslardaki kas dokusunun yıkımı).

Hastalığın kökenleri

Nöroleptik malign sendromun gelişimi, türdeki ilaçların alınmasıyla ilişkili yan etkilerden kaynaklanır: nöroleptikler ve anti-psikotikler.

Risk faktörleri

Nöroleptik malign sendrom gelişiminde en önemli risk faktörü nöroleptik veya antipsikotik kullanımıdır. (4)

Ayrıca fiziksel bitkinlik, huzursuzluk, susuzluk da hastalığa yakalanma riski açısından ek faktörlerdir.

Nöroleptikler veya antipsikotikler yüksek dozlarda, parenteral formda (ilacın intravenöz, intramüsküler yoldan uygulanması vb.) veya dozajda hızlı bir artış olan hastalarda patolojiyi geliştirme riski daha yüksektir. (4)

Önleme ve tedavi

Bu sendromun tedavisi genellikle yoğundur.

Hastalığa neden olan ilaç (nöroleptik veya antipsikotik) durdurulur ve ateş yoğun bir şekilde tedavi edilir.

Kas gevşemesine izin veren ilaçlar reçete edilebilir. Ayrıca dopamin bazlı tedaviler (dopaminerjik ilaçlar) bu patolojinin tedavisinde sıklıkla faydalıdır. (2)

Bugüne kadar, bu sendrom için spesifik bir tedavi somut kanıtların konusu olmamıştır.

Bununla birlikte, benzodiazepinler, dopaminerjik ajanlar (bromokriptin, amantadin), dantrolenler (kas gevşeticiler) ve elektrokonvülsif tedavi ile tedavinin yararları bildirilmiştir.

Kardiyo-solunum yetmezliği, böbrek yetmezliği, aspirasyon pnömonisi ve koagülopatisi olan hastalarda dikkatli izleme gereklidir.

Ek olarak, solunum yardımı ve diyaliz reçete edilebilir.

Çoğu durumda, nöroleptik malign sendromlu hastalar tam iyileşme sağlar. Ancak bazı durumlarda amnezik semptomlar, ekstrapiramidal (nörolojik bozukluklarla birlikte), beyin bozuklukları, periferik nöropati, miyopati ve kontraktürler devam edebilir. (4)

Tedavinin yokluğunda ve hastalığa neden olan psikotrop ilaç kesildikten sonra, nöroleptik malign sendrom genellikle 1 ila 2 hafta arasında iyileşir.

Ek olarak, sendrom potansiyel olarak ölümcüldür.

Bu hastalık bağlamında ölüm nedenleri kardiyopulmoner arrest, aspirasyon pnömonisi (mideden bronşlara sıvı geri akışı ile karakterize akciğer tutulumu), pulmoner emboli, miyoglobinürik böbrek yetmezliği (idrarda kan varlığı ile böbrek yetmezliği) veya yaygın damar içi pıhtılaşma. (4)

Bu patolojiye bağlı ölüm oranı %20 ile %30 arasındadır.

Yorum bırak