İçme suyunun kalitesi ve güvenliği

Birçok insan içme suyunun kalitesi ve güvenliği ile ilgilenmektedir. Nehirler ve göller endüstriyel atıklar ve tarım alanlarından gelen akışlarla kolayca kirlendiğinden, yeraltı suları yüksek kaliteli içme suyunun ana kaynağıdır. Ancak, bu tür su her zaman güvenli değildir. İçme suyu kaynakları olan birçok kuyu da kirlenmiştir. Günümüzde su kirliliği, sağlığa yönelik en büyük tehditlerden biri olarak kabul edilmektedir. Suda bulunan en yaygın kirletici maddeler, suyun klor ile dezenfekte edilmesi işleminin yan ürünleridir. Bu yan ürünler mesane ve kolon kanseri riskini artırır. Bu yan ürünleri büyük miktarlarda tüketen hamile kadınlar, düşük yapma riski altındadır. İçme suyu nitrat içerebilir. Yeraltı suyundaki (özel kuyular dahil) nitrat kaynakları tipik olarak tarımsal atıklar, kimyasal gübreler ve besi alanlarından gelen gübredir. İnsan vücudunda nitratlar, nitrozaminlere, kanserojenlere dönüştürülebilir. Eski borular ve boru bağlantılarında kurşun lehim ile temas eden su, özellikle sıcak, oksitlenmiş veya yumuşamışsa kurşunla doyar. Yüksek kan kurşunu olan çocuklar, bodur büyüme, öğrenme güçlüğü, davranış sorunları ve anemi gibi sorunlar yaşayabilir. Kurşuna maruz kalmak ayrıca üreme hastalıkları riskinin artmasına neden olur. Kirli su ayrıca kriptosporidiyoz gibi hastalıklarla doludur. Belirtileri mide bulantısı, ishal ve grip benzeri bir durumdur. Bu semptomlar yedi ila on gün sürer. Cryptosporidiosis'in yayılmasından sorumlu protozoan olan Cryptosporidium parvum, genellikle kanalizasyon veya hayvan atıkları ile kirlenmiş göllerde ve nehirlerde bulunur. Bu organizma klora ve diğer dezenfektanlara karşı yüksek bir dirence sahiptir. İnsan vücuduna ihmal edilebilir miktarlarda girse bile hastalığa neden olabilir. Kaynar su, Cryptosporidium parvum'u nötralize etmenin en etkili yoludur. Musluk suyu, ters ozmoz sayesinde veya özel bir filtre kullanılarak arıtılabilir. Pestisit, kurşun, su klorlamanın yan ürünleri, endüstriyel solventler, nitratlar, poliklorlu bifeniller ve diğer su kirleticileri ile ilgili endişeler, birçok tüketicinin daha sağlıklı, daha temiz ve daha güvenli olduğuna inanarak şişelenmiş suyu tercih etmesine neden olmuştur. Şişelenmiş su farklı formatlarda mevcuttur. 

Çoğunlukla şişelerde satılan kaynak suyu, yeraltı kaynaklarından gelen sudur. Bu tür kaynakların kirliliğe maruz kalmadığına inanılmaktadır, ancak bu şüphelidir. Diğer bir içme suyu kaynağı ise musluk suyudur ve genellikle şişelenmeden önce dezenfekte edilir veya filtrelenir. Tipik olarak, arıtılmış su damıtılır veya ters ozmoz veya benzer bir işleme tabi tutulur. Ancak şişelenmiş suyun popülaritesinin ana nedeni saflığı değil tadıdır. Şişelenmiş su, ağızda hiçbir tat bırakmayan bir gaz olan ozonla dezenfekte edilir, bu nedenle tadı klorlu sudan daha iyidir. Ancak şişelenmiş su, saflık ve güvenlik açısından musluk suyundan üstün müdür? Zorlu. Şişelenmiş su, musluk suyundan daha yüksek sağlık standartlarını karşılamayabilir. Araştırmalar, birçok şişelenmiş su markasının musluk suyuyla aynı kimyasalları ve trihalometanlar, nitratlar ve zararlı metal iyonları gibi yan ürünleri içerdiğini gösteriyor. Satılan tüm şişelenmiş suyun yaklaşık dörtte biri, kamu su kaynağından elde edilen arıtılmış musluk suyudur. Suyun bulunduğu plastik şişeler, bileşimini sağlığa zararlı bir dizi bileşikle tamamlar. Filtre kullanan kişiler, filtrelerin uygun bakıma ihtiyacı olduğunu ve periyodik olarak değiştirilmesi gerektiğini unutmamalıdır. Temiz su vücut için olmazsa olmaz olduğundan, sağlıklı bir yaşam için tüketilen suyun kalitesi bir öncelik olmalıdır. İçme suyu kaynaklarını kirlilikten korumak için elimizden gelen her şeyi yapmalıyız.

Yorum bırak