"New York'ta Yağmurlu Bir Gün": nevrotikler ve insanlar hakkında

Bildiğiniz gibi bilim adamları ne üzerinde çalışırlarsa çalışsınlar yine de silah alıyorlar. Ve Woody Allen ne çekerse çeksin - çoğunlukla - kendisi hakkında bir hikaye edinir: aceleci ve düşünceli bir nevrotik. Yine yönetmenin evlatlık kızı tarafından gündeme getirilen taciz iddiaları nedeniyle ABD'de henüz gösterime girmeyen yeni film de bir istisna değildi.

Skandalı görmezden gelme arzusu ile zor ve muhtemelen gerekli değildir. Daha ziyade, bu, bir pozisyona karar verme ve boykot destekçilerine veya muhaliflerine katılma fırsatıdır. Her iki bakış açısının da var olmaya hakkı var gibi görünüyor: bir yandan bazı eylemler kesinlikle cezasız kalmamalı, diğer yandan sinema hala kolektif yaratıcılığın bir ürünü ve diğerlerini cezalandırmaya değer mi? mürettebat üyeleri büyük bir sorudur. (Başka bir şey de, filmde rol alan bazı yıldızların telif ücretlerini #TimesUp hareketine ve hayır kurumlarına bağışlamasıdır.)

Ancak, filmin etrafındaki tüm durum, konusuyla hiçbir şekilde yankılanmıyor. New York'ta Yağmurlu Bir Gün, aynı anda hem iyi hem de kötü anlamda bir başka Woody Allen filmi. Melankoli, ironik, gergin, karakterlerin kafası karışmış ve kaybolmuş - genel düzenlemeye ve sosyal refaha rağmen - kahramanlar; zamansız, bu yüzden tuvali yırtan akıllı telefon zil sesleri çok sinir bozucu. Ama aynı zamanda Allen'ın kahramanlarının her zaman var olduklarını ve var olduklarını da hatırlatıyorlar.

Bu kahramanların arka planında koşulsuz, tamamen, tamamen normal hissediyorsunuz.

Damatlar, düğünün arifesinde, sevdiklerini terk etmeye hazırdır, çünkü tüm erdemleriyle birlikte korkunç, dayanılmaz bir kahkahası vardır. Kıskanç kocalar, şüpheler tarafından işkence gördü, adil ya da değil, önemli değil). Yönetmenler yaratıcı bir kriz durumunda, her türlü samanı kavramaya hazırlar (özellikle genç ve çekici). Aşıklar, kolayca ihanet girdabına düşerler. Eski filmlerden, pokerden ve piyano müziğinden oluşan bir perdenin arkasına inatla şimdiki zamandan saklanan eksantrikler, anneleriyle zihinsel ve sözlü çatışmalara saplandılar (ve bildiğiniz gibi, çoğu zaman her şey bu çatışmalara kadar kaynar - en azından Allen ile).

Ve en önemlisi, tüm bu kahramanların arka planına karşı koşulsuz, tamamen, tamamen normal hissediyorsunuz. Ve sırf bunun için bile film izlenmeye değer.

Yorum bırak